11 yıllık evlilik süresince, doktor doktor gezdiler, hep aynı cevabı aldılar;
“Sizin çocuğunuz olur, Allah büyüktür, sabredin…”
Onlar sabırlıydılar, ama sabırsızların sabrı yoktu.
“Neden çocuğunuz yok?”
“Suç Hanginiz de? “
“Şurada falan doktor var, burada filan cinci var, şu taraftaki falcı süper, şurada bir hoca var ki, okuyunca hamile kalınıyor, üfleyince doğum oluyor…”
Gibi söz ve tavsiyelerle hep karşılaştılar…
***
Gitmedikleri doktor kalmadı gibi…
Mahalle baskısı dolayısıyla;
Falcıya, Cinciye de gitmek zorunda kaldılar.
Hacılar okudu, hocalar üfledi.
Bergama’nın bir ovasında, bir kulübe de, bir zata dahi gitmek zorunda kaldılar…
***
Sonun da, 11 yıl sonra, Allah’ın izni, modern tıbbın vizesi ile ikiz çocuğa hamile…
Her şey yolunda giderken, 22 yıl önce bugün, hamileliğin 6. ayında rahatsızlık dolayısı ile Manisa’da hastaneye gittiler…
Kontroller sonucunda, çocuklardan birinin anne karnında bir ay önce öldüğü, diğerinin durumunun kritik olduğu bilgisi kendilerine verilince, dünyaları yıkıldı…
Manisa’da tıbbi müdahalenin yeterli olmadığına doktorlar karar verince, İzmir Tepecik SSK’ya sevk işlemleri başladı…
25 Km. Manisa – İzmir arasındaki o yolculuk, hayatlarının en büyük, en uzun yolculuğuydu.
Bu yolculukta yanlarında bulunan ve “Kızımız” diye bağırlarına bastıkları yeğenleri Elif Kul Aydın vardı… (Elif, iyi günde, kötü günde hep yanlarındaydı…)
İzmir’de hastaneye vardıklarında doğum başlamıştı…
***
İki saati aşkın süren, ama yıllara bedel bir ameliyat neticesinde, bir anons yapıldı…
Çocukların birisi ölü olarak, diğeri diri olarak doğum gerçekleşmiş ve annenin sağlığı iyi…
Ölü doğan kızdı, 11 yıl önce kaybettikleri kızlarının adını “Pınar” koydular, Manisa’da mezarlığa emanet ettiler…
Artık iki Pınar’ları vardı, biri Bursa’da, biri Manisa’da…
Diri doğan erkek, adını Kazım “Buğrahan Karaman” koydular, onu da küveze aldılar…
14 gün küvez de kaldı…
Ve baba, her sabah 14 gün boyunca, sabahtan akşama kadar, hastanenin önünde bekledi, dua etti, oğlu ile konuştu, oğlu ile görüştü, mana aleminde…
Anneyi sormayın, anne evde, dua nöbetinde…
Bu süreçte her türlü desteği sağlayan Manisa da bulunan iş adamı İsmail Aydın’ın desteğini unutmadı anne ve baba…
Sonuçta, Sağlığına kavuştu beyzade…
Eve geldi 14 gün sonra, eve sadece o gelmemişti, mutluluk gelmişti, sevinç gelmişti…
29 Ağustos da, Manisa’da ki o eve, 30 Ağustos, bir gün önce gelmişti…
Kapı komşuları, Cavlan ailesinin desteğine, emeğine, güzel yüreğine hala minnettardır anne ve baba…
Mesai arkadaşları Süleyman Başar ve Ayşe Öztürk ‘ü de, hiçbir zaman unutmadı anne ve baba…
***
Ve 22 yaşına bugün giriyor, yukarıdaki hikayenin gerçek kahramanı Buğrahan…
Sorulsa şimdi annesine yaşadıkları,
“Unuttum bütün acıları, yaşama sevincim oldu sancıları” der…
Baba…
Sormayın babayı…
22 yıldır, ona her gün 30 Ağustos…
Diyor ki baba:
“29 Ağustos da; bize can, hanemize Han geldi,
Bugün dünyaya oğlum Buğrahan geldi…”
Hoş geldin oğlum.
Doğum günün kutlu olsun.
Allah uzun ve sağlıklı ömürler versin…
Vatanını, bayrağını, milletini sev oğlum…
Vatanperver ol oğlum….
Allah’a emanet ol oğlum…