İran’da cumhurbaşkanlığı makamının meşruiyeti, halkın oyları kadar dini liderin onayına da bağlıdır. Bu süreçte, liderin (velayet-i fakih) cumhurbaşkanını onaylaması, göreve başlamanın ön koşulu olarak görülür.
Şeyh Kazvini gibi bazı dini otoriteler, liderin imzasını tasdik olarak değerlendirirler. Onlara göre, halkın verdiği oylar kendi başına bir anlam ifade etmez; hatta 40 milyon kişi bile cumhurbaşkanına oy verse, bu oyların değeri milyonlarca sıfırdan ibaret olur. Ancak liderin tasdikiyle bu oylar anlam kazanır ve cumhurbaşkanlığı meşruiyet kazanır.
Bu bakış açısı, İran’ın siyasi sisteminin dini liderin otoritesine ne kadar bağlı olduğunu vurgular. Velayet-i fakih, sadece bir dini liderlik değil, aynı zamanda siyasi bir otorite olarak da önemli bir rol oynar.
Bu durum, cumhurbaşkanının seçilmesinin sadece halkın iradesiyle değil, aynı zamanda dini liderin onayıyla da şekillendiğini gösterir. Dolayısıyla, cumhurbaşkanlığı makamının meşruiyeti, hem demokratik hem de teokratik unsurların birleşimiyle belirlenir.